11 Mart 2010 Perşembe

Up in the Air - is sometimes everything not?

eh! Fragmanını izlediğim için üzgün olduğum filmlerden birisi. Önemli sahnelerin çoğu fragmanda olduğu için ne bekleyeceğimi aşağı yukarı tahmin ederek izledim (filmin tonu, ritmi, tarzı beklediğim gibi çıktı). Benim için film ilk yarım saatten sonra başladı bile diyebilirim maalesef. Tamam sonuna doğru hiç beklenmedik bir twist ile karşılaştık, diğer romantik komedilerde adamın gerçek hisleriyle yüzleştiği sahneler çoğunlukla mutlu bir sonla biter, kadın da adamı istiyordur, kapı eşiğinde öpüşürler, romantik müzik çalar, hatta belki yağmur da yağıyordur.. Ama tamam bu adamcağız hayal kırıklığına uğradı, belki kalbi kırıldı, belki hatta bir kadına yeniden bağlanmak istemesi yıllarını alabilir :) Son zamanlarda - mesela 500 days of Summer'da olduğu gibi - kadınların erkeklerin kalplerini kırdığı filmler de yapılmaya başlandı. Bana direkman Ben Stiller ve Edward Norton'lu Keeping the Faith'i anımsatıyor. Bakalım böyle filmler görmeye devam edecek miyiz?

Bir de "up in the air" olma durumu var, filmi Türkçe'ye çevirdikleri gibi "aklı havada" olma durumu değil bence bu, herşeyin havada olması durumu. İnsan doğası kök salmak ister, bir evimiz, işimiz olsun; çoluk çocuk yapalım, torunlarımız olsun isteriz. İşten çıkarılınca veya erkek arkadaşımız bizi terk edince köklerimiz sarsılır, biz de. George Clooney'nin karakteri nasılsa yıllarca 'herşey havada' yaşamayı başarıyor. Ama bi yere kadar, mutlu olmadığını ancak hayatında eksik olan şeyin farkına varınca anlıyor. Yalnız ben yine de bu filmi özel kılan nedir tam olarak anlayamadım, ekonominin kötü durumda olduğu bir zamanda işten çıkarılma konusuna değindiği için mi? Sonuç olarak: eh! Beni aydınlatacak birisi varsa söylesin - bu arada evet George Clooney çok yakışıklıydı ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder